Château de Fontainebleau ve Barbizon Köyü
Fontainebleau Kraliyet Sarayı, Rönesans ve klasik dönem üsluplarını bir arada barındıran, Paris’in merkezine 60 km uzaklıkta, Fontainebleasu (Seine-et-Marne) şehir merkezinde bulunmaktadır. Saraya ait en eski izler XII. yüzyıla kadar çıkmaktadır. Saray üzerindeki en son çalışmalar ise XIX. yüzyılda gerçekleştirilmiştir.
Fransa krallarına konutluk etmiş, VII. Louis’nin 1137’deki taç giyme töreninden, 1870’te ikinci imparatorluğun düşmesine kadar Fransız tarihini etkilemiş pek çok olaya şahitlik etmiş olan Fontainebleau Sarayı bugün halka açık bir müze olarak varlığını sürdürmektedir.
Fransız tarihinin önemli merkezlerinden olan saray, I. François’dan, III. Napoleon’a kadar bağımsız Frasızların egemenliği altında olmuştur. Pek çok kral, sarayın inşasına ve de tarihine kendi izlerini bırakmıştır ki bu izler Fransız tarihinin orta çağdan itibaren tüm safhalarına tanıklık etmiştir. Fontainebleau ormanına komşu olan saray, devasa bir park ile çevrelemiştir. Orta çağ, Rönesans ve Klasik dönem mimari üsluplarını bir arada barındıran bu eşsiz yapı; gerek iç, gerekse dış mimarisinde, hem İtalyan, hem de Fransız sanatının ve mimari üsluplarının bir tanığı olmayı başarmıştır. Bunun sebebi ise tamamen I. François’nın «Yeni Roma»’ hayalinden kaynaklanmaktadır öyle ki bu hayalini gerçekleştirmek için İtalya’dan sanatçılar getirtip sarayın inşasında onlara görev vermiştir ve böylece Fransız ve İtalyan üslupları harmanlanmıştır.
Böylece Fontainebleau ekolü doğmuş ve Fransız rönesansının en zengin dönemini temsil etmiş hatta XVII. yüzyıla kadar da Fransız resim sanatına ilham kaynağı olmuştur. Daha sonra I. Napoleon bu sarayı « asırların evi » olarak adlandırmıştır zira her bir yanda tarihe tanıklık eden nesneler ve alanlar mevcuttur.
Ayrıca Fontainebleau Sarayı ve parkı 1981 yılından beri UNESCO’nun dünya mirası listesinde yer almaktadır. Bunun dışında XVI. Yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar tarihlenen, içerisinde barındırdığı mobilya, resim ve mimari eserler ile bugün Fransa’nın ve dünyanın görülmeye değer koleksiyonlarından birisidir.
Buraya yapacağınız gezinizde Rönesans ruhunu doya doya tadacağınız salonlardan, mahkeme dairelerine, I. Napoleon’un şahsi dairesinden, İmparatoriçe Eugenie’nin oluşturduğu « Çin eserleri müzesi »’ne ve I. Napoleon’un İmparatorluğa ve ailesine adadığı müzeye kadar pek çok salon ve eser görecesiniz. Ayrıca tüm bunların dışında sarayın bahçeleri gezinize ayrı bir renk katacaktır.
Barbizon Köyü
Fontainebleau ormanlarına çok uzak olmayan bu küçük köy, XIX. yy başlarına kadar pek gösterişli ve ilgi çeken bir yer değildi. Ancak Théodore Rousseau ve Jean-François Millet gibi dönemin önemli ressamlarının manzara resimleri çizmek için buraya gelip gitmesi ile hızlı bir şekilde Barbizon ekolü oluştu ve Barbizon Köyü de gelişmeye başladı. Bugün Barbizon Köyü, müzeye dönüştürülmüş eski resim atölyeleri, oteller ve restoranlar ile turistler için uğrak bir yer haline geldi.