Berry’nin kalbinde, Val de Loire olarak adlandırılan bölgede yükselen rönesansın en güzel yapılarından bir tanesi, Valençay Şatosu! Rönesans ile klasisizmin mükemmel uyumuna tanıık olacağınız mükemmel bir gezi sizleri bekliyor!

Şatonun Tarihi

Valençay Şatosu’nun tarihi 1540’lı yıllara kadar gitmektedir. Dönemin soylularından olan Jacques Estampes, daha sonra bu şaheserin yöneticisi konumuna gelecektir. Maliyeci bir ailenin kızıyla olan evliliğinin ona sağladığı maddi kaynak sayesinde Estampes, XII. yüzyılda bir şato inşasına başlamıştır. Öncelikle şatonun merkez gövdesini ya da donjon (iç kale)’unu yaptırdığı düşünülmektedir.

O dönemde yapılan uzun kule külahları ve tepe mazgalları, rönesans mimari stilinin karakteristik özelliğidir. Buna karşılık, XVII. yüzyılda eklenen ve XVIII. yüzyılda yenilenen güney kanadı, klasik dönemden belirgin izler taşımaktadır. Büyük kule çapları ve kubbeler ise XVI. yüzyıla has özelliklerdir.

1803 yılında, pek çok el değiştirmeden sonra, şato Bonaparte döneminde dış ilişkiler bakanı olan Prens Talleyrand’ın mal varlığına geçmiştir. Daha sonra yeğeni Dorothée de Dino’nun yardımıyla, Valençay arazisini güzelleştirmek için oldukça çaba sarfeden prensin ölümünün ardından varislerine kalan şato 1979 yılında bir vakfa devredilmiş ve 19996 yılından beridir de “Culture Espaces” tarafından bakımı sağlanmaktadır.

 

Gezi Rehberi

Napoléon Bonaparte ve Talleyrand dönemini doya doya yaşayacağınız geziye başlarken, Valençay’a girişte öncelikle Fransız tarzında şekillendirilmiş bahçe karşısında büyüleneceksiniz. Bahçe gezinizin ardından XVI. yüzyıldan kalan ana gövdeden binaya giriş yapacaksınız.
Ardından iç kaleye çıkıp rönesansı keşfetme fırsatı bulurken aynı zamanda Valençay’ın tarihini anlatan kısa filme de göz atabilirsiniz.

Kendinizi geniş avlunun ortasında bulduğunuzda oldukça etkileyici boyutlardaki çeşme ile karşılaşacaksınız. Tam da buradan hareketle, XIX. yüzyıl stilinde döşenmiş farklı salonlara geçiş yapabilirsiniz.
İşaretleri takip ederek; büyük salon, mavi salon, müzik salonu gibi farklı salonları gezebilirsiniz. Ardından Valençay Şatosu’nun en ünlü ev sahibi olan Talleyrand’ın galerisindeufak bir heykel ve portre sergisi bulacaksınız.

Üst kata bir merdiven ile çıkıp şahsi odaları göreceksiniz. Burada öncelikle Madame de Stael’in odası ile karşılaşacaksınız ki kendisi dönemin entelektüel kadınlarından bir tanesidir. Hemen yan oda ise ünlü Prens Talleyrand’a aittir ve imparatorluk mobilyaları ile bezenmiş odayı şatafatlı kıyafetler tamamlamaktadır.

Valençay Şatosu’nun en aşırıya kaçan odası ise hiç şüphe yok, “chambre d’apparat” yani şatafat/gösteriş odasıdır. İleride kral olacak VII. Ferdinand’ın 6 yıl boyunca kaldığı bu oda, maun mobilyalar ile döşenmiştir. Buna komşu olan Madame de Dino’nun odası ise 4 kolonlu gemi yatak olarak adlandırılan yatak ile ve yine maun mobilyalar ile döşelidir.

Yukarıda saydıklarımız ve daha fazlasını gezerken keyifli vakit geçireceğiniz, kısacası hem mimarinin, hem dönemin mobilya stilinin hem de imparatorluk yıllarının tadını çıkaracağınız oldukça keyifli bir gezi sizleri bekliyor olacak.
Ayrıca Cumartesi, Pazar ve özel günlerde öğleden sonraları gerçekleştirilen kostümlü gösterilerde sanatçılar, Valençay Şatosu’na tekrar dönemin ruhunu katmaktadırlar.

Son olarak; 2000 m2’lik “Napoleon Labirenti” ile ziyaretinizi tamamlayabilirsiniz.