Zengin arkeolojik koleksiyonları ile Vesunna …
Antik Périgieux’nün Vesunna’sı, Aquitaine bölgesinin en çok tanınan Gallo-Romaine (Galya -Roma) şehridir. Bölgede bulunan arkeolog ve tarihçiler tarafından 19. Yüzyılın başlarından beri sınıflandırılıp, koleksiyonlara ayrılan eserler bugün ziyarete açık ve oldukça ilgi çekici bir müzeyi oluşturmaktadır. Bu eserler arasında: mimari bloklar, heykeller, mezar stelleri… gibi eserler yer almaktadır. Şehrin maketi ise, Petrucore’ların eski şehrinin önemini ortaya koyan temel eserdir. Kelt (Celte) kültürünü yadsımadan, Roma’lıların yaşam biçimlerini ve onlardan edindikleri teknik bilgileri bir araya getirip, taştan binalar yaptılar, dinlerini, yeme içme biçimlerini ve giyim kuşamlarını da sahiplendiler.
Eşi Benzeri Olmayan Bir Çağdaş Mimari
Büyük bir şemsiyenin altında korunan antik duvarlar…
Müzenin kendisi başlı başına bir sanat eseridir diyebiliriz. Çağdaş mimarinin en güzel eserlerinden birisi bu müzenin kendisi!
Koleksiyonları çatısı altına alan asma katlardan başlayarak, toplamda 2400 m2 olan alanda, arkeolojik kalıntılara hayretler içinde bir bakış atabiliyoruz. Camdan duvarların ardında Tour de Vésone’un bahçesini ve 4. Yüzyıldan kalma yüksek duvarları görüyoruz.
Aquitaine’in en ünlü Roma Şehri
Roma’lıların işgalinden önce, bugün Dordogne’un bir departmanı olan bu bölge, bir Kelt kavmi olan Pétrucore’ların yerleşimi altındaydı. Jules Cesar’ın m.ö. 52 yılında yazdığı kroniklerden bunu anlıyoruz.
İmparator Augustus yönetiminde (m.ö. 16 dolaylarında) Aquitaine 21 farklı şehre bölündü ve bunlardan Pétrucore’ların Şehri de başkent ilan edilip yerel bir tanrı olan Vesunna’nın ismi ile anılmaya başladı.
60 Hektarlık, Isle nehrinden gelen bir menderesin içinden geçtiği Vesunna, Roma’nın yeni şehri, kabul ettiği yeni yaşam biçimi ile mimari ve şehir planlamasının en güzel örneklerinden birini ortaya koymuştur. M.s. 40 yıllarına doğru, çoktan kendi forumu vardı ve amfitiyatrosu da yapım aşamasındaydı. Ta 2. Yüzyılın ortalarına kadar sürekli inşaatın devam ettiği bir şantiyeyi andıran şehir, bugün Tour de Vésone adıyla bilinen şehrin en büyük tapınağı gibi önemli yapılara ev sahipliği yapmaktadır.
Tüm Galya’da olduğu gibi halk işleri, hatrı sayılır Galyalılar tarafından gerçekleştirilmekteydi ancak Roma işgalinden sonra bu işler hızla Romalılar’a devredildi. Vesunna’nın sivil yerleşiminin etrafında domus olarak adlandırılan önemli kişilerin evleri vardı. Portik bahçeli evler ile şehirde Roma geleneğini yansıtıyorlardı. Kesme taşlardan örülerek yapılan bu evler oldukça zengin ve cömertçe dekore edildikleri gibi duvar resimleri ve taban mozaiklerinin en güzel örneklerini yansıtıyorlar.
3.yüzyılın sonlarına doğru yaşana bir duraklama döneminin ardından şehrin etrafı surlar ile çevrildi. Şehirdeki pek çok yapının taşları bu duvarların inşasında kullanılmak üzere söküldü ve bu da şehirde yeni bir şehir yaşamının önünü açtı.